- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 04 Temmuz 2020, Cumartesi 3:05
Güzel şeyler yazmak istiyorum, güzel hedefler göstermek istiyorum, her şeyin çok da kötü olmadığını belirterek moral vermek istiyorum ama olmuyor işte.
Dışardan turizmimize darbe vuran kararlar geliyor. Korona'nın kol gezdiği, her gün ölüm ve vaka sayılarının arttığı ülkelere turist gidişi serbest bırakılıyor da, bize geliş yasaklanıyor. Olacak iş değil, dostların yapacağı işler değil bunlar ama, Türkiye'nin hiç dostu kalmadı ki.. Kağıt üzerindeki dostlar bile kayboldu artık. Dünya sanki Türkiye'ye karşı birleşti.
Bizim de kusurumuz yok değil. Diplomasi dilini farklı kullanınca, dış politikada telafisi mümkün olmayan hatalar yaptıkça, kızdırmadık muhatap bırakmadık karşımızda. Biz dış politika yoğurdunu farklı yemeye başladık ama, dünya bu farkı kabullenmek yerine diplomasinin uluslararası çizgisinden milim taviz vermiyor. Öyle olunca, biz mevzi kaybettik, sinirlendikçe faturayı (dış güçlere) kestik. Demokrasiyi hırpaladığımıza, insan hak ve özgürlüklerine zarar verdiğimize, basının sesini kısmamıza aldırmayıp, bildiğimizi okumaya devam ettik. Çuvaldızı biraz da kendimize batırdıkça, ortaya böyle görüntüler çıkıyor işte.
Birkaç cephede birden uğraşıyoruz, savaşıyoruz. Teröre karşı iyi ve ciddi mücadeleler veriyoruz. Sebepleri ve gerekleri üzerinde durmak ve tartışmak yerine, canını ve kanını bu vatan için ortaya koyan kahramanlarımızın arkasında milletçe dimdik durmalıyız. Kol kırılır yen içinde kalır. Öyle her şey uluorta tartışılmaz, konuşulmaz. Bizler geceleri sıcacık yataklarımızda yatarken, Mehmetçiklerimiz dağlarda tepelerde hain avlıyor, cephanelikler ve karargahlar basıyor. Allah hepsinin yardımcısı olsun, ayaklarına taş değmesin.
Neye üzülüyorum biliyor musunuz, bunca çok ciddi iç ve dış sorunlarımız varken, bunları çözmek yerine, durup dururken yeni dertler açıyoruz başımıza. Şimdi sırası mı Barolar Kanunu’nda değişikliğin? Avukatları sokağa dökmenin, üzerlerine polisi sürmenin ne gereği var? Bırakın adamları yürüsünler, neye korkuyoruz ki? Eyleme kalkışmadıkça, yasaların dışına çıkmadıkça, her sivil toplum kuruluşu hak arayışını yapabilmeli. Zaten bu Anayasa'mızın da gereği değil mi?
Kıdem tazminatı çok hassas bir konudur. Ben yaptım oldu anlayışıyla bir sonuca varılamaz. Sendikalar ayağa kalktı, genel grev tehditleri havalarda uçuşuyor. Aniden
ortalığı feci şekilde germenin bir faydası var mı? Neden oturup konuşarak, akıllıca tartışarak meseleleri halledemeyiz ki? Kıdem Kanunu değişikliği gündeme gelmeden önce, taraflar meseleyi etraflıca görüşseler ve bir noktada uzlaşarak yasa taslağını hazırlasalar, toplumu rahatsız eden büyük gürültü ve gerginliklere sebep kalmazdı. Biz diyalog yerine, ortak akıl yerine aklımıza eseni kestirmeden yapmakta çok mahiriz.
Ayasofya meselesi de öyle.. Ayasofya'ya gelene kadar sırtımızdaki dağ gibi günlük sorunları çözmemiz doğru olmaz mı? Yine durup dururken dünyayı karşımıza alıyoruz. Ayasofya'yı cami yapınca boyumuz mu uzayacak? Daha biz yeni yaptığımız camileri dolduramıyoruz. Gidin bakın Çamlıca camiine Allah aşkına. 65 bin kişilik camiye kaç kişi gidiyor, kaç kişi namaz kılıyor orada? Taksim'e cami yaptık, yetmedi Levent'e yapıyoruz şimdi de. Ülkenin camiye mi ihtiyacı var, yoksa başka yatırımlara mı? Örneğin yeni fabrikalar yapsak, milyonlarca işsize bir miktar iş ve aş yaratabilsek daha doğru bir icraat olmaz mı?
İktidarlar milleti öteki dünyaya hazırlamak için işbaşına gelmezler. Öteki dünyadaki işimiz, Allah'la bizim aramızda. İktidarların asıl görevi, devleti ve milleti huzur ve güven içinde yaşatacak düzeni kurmak, çareleri üretmek, hepimizi adalet içinde yönetmektir. İç ve dış güvenliğimizi sağlamak, hürriyetlerimizi korumak, eğitimimizi ileri seviyelere taşımak, özetle hepimizi adam gibi yaşatmaktır iktidarların görevi. Yani bu dünya için çalışmaktır özetle...
Çok güzel bir vatanımız var, çok verimli topraklara sahibiz. İyi yönetilirse insanımız mucizeler yaratır. Öyle tüm yiyecekleri, samanı bile ithal etmek zorunda kalmayız. Bunun için giderek çirkinleşen siyasetimizi de bir rayına oturtmalıyız artık. Moralimiz iyice bozuk. İstiyoruz ki iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyaset, Türkiye'nin genel menfaatleri çizgisinde buluşsunlar.. İkiye böldüğümüz milleti kucaklaştırsınlar, siyasi çıkarlar yerine ulusal çıkarları geçerli kılsınlar.
Son olarak huzur istiyor millet.
Önündeki kara tabloyu dağıtacak, ekonomik açıdan milleti rahatlatacak bir beklenti var toplumda. Bunu tek başına sağlayamadığımıza göre, elbirliği ve gönül birliğiyle bir çaresini bulmamız gerekiyor. Öyle kimseye kafa tutmadan, kimseye sövüp saymadan bir orta yolda ve ortak akılda buluşmalıyız.
Hem de fazla vakit geçirmeden...
http://www.bursaarena.com.tr/acil-isler-dururken-makale,4725.html
MAKALEYE YORUM YAZIN
-
19.09.2020 Gökova Kontrolü..
-
04.09.2020 Sağlık Alarm Veriyor!..
-
25.08.2020 Geçmiş Olsun Bodrum..
-
23.08.2020 Gaza Gelmeyelim..
-
22.08.2020 Su - Yolsuzluk - Adalet..
-
19.08.2020 Doğayı Bitiriyoruz..
-
13.08.2020 Pembe Masallar Ve Pembe Projeler..
-
05.08.2020 Korona- Okullar- Ekonomi ve Tatil..
-
29.07.2020 65 Yaş - Diyanet Ve CHP..
-
24.07.2020 Fenerbahçe Nereye?..
-
22.07.2020 Yeter Artık Bodrum'a Dokunmayın..
-
20.07.2020 Kıbrıs Türk'tür Türk Kalacak
-
16.07.2020 Günlük Yaşam Şikayetleri..
-
14.07.2020 Ayasofya- İktidar Ve Muhalefet..
-
09.07.2020 Plajlar- İskele Ve Koyların Geleceği..
-
08.07.2020 Bodrum'un Son Fotoğrafı..
-
26.06.2020 Kitap Dünyasında Gezinti..
-
24.06.2020 Bodrum Müzesi'nin hazin hali..
-
19.06.2020 Maske Ve Açıklık Rejimi..
-
08.06.2020 Sadun Boro'suz 5 Yıl..
-
05.06.2020 Çevre Nutukla Korunmuyor..
-
13.05.2020 Akılcı Önlem İhtiyacı..
-
09.05.2020 Çevre ve İç Turizm Dinamiği..
-
27.04.2020 Lider yanlışta ısrar etmez..
-
21.04.2020 Haluk Levent'e dokunmayın bari..
-
19.04.2020 Turgut Özal'ı Anıyor Ve Arıyoruz..
-
17.04.2020 Tasarruf yapmak varken..
-
10.04.2020 Ortak Akıl İhtiyacı..
-
05.04.2020 Bodrum'u merak etmeyin..
-
03.04.2020 İnat Virüsüne Bulanmak..
-
28.03.2020 Koronadan tehlikeli virüsler
-
25.03.2020 İç Siyasette Ateşkes Gereği..
-
13.03.2020 İç ve dış virüslere dikkat!